KAFES
Dizlerim
Geçici bir umutsuzluk kisvesi
Bir panel köprü ya da
-yaşamla bağını kurcalar-
Bir kez yaşanıp bitecek bu kâbus
Sonrası ayrı bir boşluk besbelli
Dizlerim
Bir gecelik sınavında başarılı
Çözülmedi henüz dilimdeki şarkı
Kirlenmedi
uykum da
-bu gece siyah yasak-
Bir kafeste büyütülmüş sanki gözlerim
bağlı... zamana ve inandıklarına
Ölümün kırkbeş gecelik sevdasına
karşılık vermedim diye
bu ikinci emrivaki
Kimsenin yanına sokulamadığı
bir kuduz gibi tehlikeli, azrail
Bu gece böyleyim.
Sular
alnımdan aşağı damlamakta
Bir nehir kavuşamazken denizine
tut ki eski bir sevda anımsanmakta
Uzaktaki bir el kadar
titrek, çocuksu
Düdükler öttükçe
bir çığlıklar silsilesi olup
-İstanbul’da yiten bir gece değil bu-
Yüzükoyun
Tekmetokat
Ve sereserpe
bahar anımsanacak
Bu kaçıncı bağlanıştır çocukluğa
Bu kaçıncı İştirakiyun?
Geceler
bir bilse sabrın ötesini
koyverir kendini boşluğa: Ölüm
Nedir bir sancının yeniden ve yeniden başlaması
Her küçük çırpınışta
başına vuran demirden kafes?
Kuşkuluyum
Köküne kadar sinsi
Ve zehirli bir çıngırak: baharı çağrıştıran
Damladıkça
beynimin ortasına sular
Çığlık yasak
Düş görmek
Ve gökyüzü
-en çok da sonuncusuna içerliyorum-
Dizlerim
geçici bir mutsuzluk kisvesi
Talihimdeyse hep aynı kurgu:
Eskişehir Marşı, Harbiye ve on kıtalık
bağımsızlık: Ellerimiz bunca bağlıyken
Sonra düdük seslerinde yıldırımlar yaratan
bir ırkın raprapları
-tekmeli yargı, yasaklanmış görüş’ler-
Dizlerim
daha ne kadar taşıyacak sıradaki günahları?
Artık sayımlarda ben yokum
Ne de tok sesli içtimalarda
kadar
tutsaktır kirli yağmurlarda
Ve ıssız bir kafestir
gecekondu boyalı
Mamak
-üşür içindekiler-
Bu kaçıncı yıkımdır
ardı kesilmez
Bu kaçıncı İştirakiyun?
Ölüm
-kırk beş gecelik sevda-
Karşılık görmez
İstanbul, Mayıs 2004