KAYIP SAYFANIN ÖZETİ   
 
 
II.
 
 
Kalbine küçük bir not düşüyorum her şimşek çakışında
Yaz şakasıdır sağanak, bir bakarsın ayrı cephelerde ıslanırız
Bir düelloya davetlisin, kılıcın bende saplı ama
Onu bulmaya çalışırken çoğalıyor merdivenler
 
Yılgınsın, evet
Hayır, birazcık mahcup
Benim uydurduğum hikâyede ayıplara yer yok 
Çırılçıplak sorular
 
Olta mı kapayım, tavlamak için
İki kapıya şeş yek mi?
Kalbim çoktandır meraklı yenilgilere
Gele attıkça kazanıyorum
Aşkı ben öyle hesaplıyorum veyahut.
 
Kocaman sözler ederek tanışıyoruz birbirimizle
Arada yıllar var, bir darbe, ayrılık
Her saat yeni bir şifresini kırıyorsun kalbimin
Sen yürümedikçe deli oluyor yokuşlar
 
 
III.
 
 
Mola vakti bir otobüsün: Pozantı’dasın
Yıllar önce diyelim. Buz gibi suyla
yıka yüzünü, yuvarla üst üste dizdiğin kayaları uykuma
Çocukluk deyip yüzümü koridor tarafına dönerim
Dersimli Bertal Hoca yine “patatesçi” der
            ben bölme işlemini yanlış yaptıkça
Düzgün Baba’ya bir mum daha yakar evde kalmış kızlar
 
Ben seni de, hayatın ilk yarısını da ne kadar çok özlediğimi
söylerim söylemesine
Günde beş defa yelteniyorum, fakat
Araya bordo bereliler giriyor, birbirinden bayat son dakika haberleri
Kim düğmeye basarsa bassın benim üstüme kalıyor cinayetler
El yapımı mayın. Taze kan kokusu. Havaya uçan çobanlar
Sen o çaresizliğe göz kırpmaktan uzak…
 
 
 
IV.
 
 
Şemdinli’de bir şarkı susmasını beceriyor ama
İskenderun’a kadar iniyor roketlerin vızıltısı
Tekerleğini sikeyim o obüslerin diyemiyorsun
Dikkat kan aranıyor!” diye geçmiyor adın anonslarda
Şafak saymasını bilmeyen her kımıltı tarandıkça
            yıldızların ödü patlıyor
Hiç bilinmeyenli denklem diye sallıyorsun herkesin hikâyesini
Nasılsa sis de örtüyor üstünü kelimelerin
Korucular birbirini avlıyor yanlış patikalarda
 
 
V.
 
 
Cebi delik çocuğun bilyeleri düşüyor toprağa, ağıt büyüt sen şimdi
Yat kalk dua et yetimhanede büyümedin diye
Olmadı, aşka şapka çıkar en zavallı ânında
Senden yarım adım önde gidiyor nasılsa Azrail
Olmadı, sil hafızandaki bütün içli şarkıları
Kalbinin atışını akordu bozuk marşlarla susturmaya kalk
 
 
 
 
VI.
 
 
Bir kere geldik dünyaya, dedi çocuk
Kalbimizi ürkütmenin sırası mı?
 
Bahaneler uydurdukça sen, dedi kadın
Küçük ve masum bir öpücük için
 
Niçin bu çırpınış, dedi yandakiler
Kilidi zorlamak niye boşuna?
 
Cümleyi başından bölmek sizinki, dedi muhasebeci
Bu gidiş hesapsız bir bilmece
 
Çok engeli var bu sınavın, of dedi aşk
Kâğıdı kalemi bıraktı uçuruma
 
 
VII.
 
 
Kendini doldur kadehe, taşıncaya kadar
Sesini çıkarma… Bırak kalbindeki tınının fotoğrafı çekilsin
Madem hayat şarabî
ve renksiz bir kimlik elinde
Pısırık, ödlek, hödük
Savrulduğun rüzgâra ad koyamayacak kadar dangalaksın
Ama madalyonun öteki yüzünden itiraz var: Haydi ben
elimi vicdanıma koydum, taşın altına
hiçbir fısıltı duyulmadı aşka dair;
ya senin ortasına çırılçıplak düştüğün harflerden
başına buyruk bir cümle olsun çıkmaz mı?
 
 
VIII.
 
 
Göğsüne inen kör kılıç, kırılıyor yarıda
Bir tarafı kalbini yokluyor
Nemrut bir gülümseme var ışıltısında
Diğer tarafı köşe bucak sana ait  ipucu arıyor
 
Damarlarım lime lime kesilmeye hazır
Yine de bir korku ıslık çalıyor kulağıma
Eğiliyorum, bükülüyorum, her yanım sırılsıklam
Kılıç muzaffer, kınında bir çalım bir çalım
İşte saplanıp kaldı en can alıcı yuvasına
Gözlerimin senden koptuğu yer kan çanağı 
 
 
 
IX.
 
 
On yıl sonra aşk
Kusur sayarsanız hiç gücenmem, dinlerim sonuna kadar
Avutmaya kalkana da itirazım olmaz
“Bu akşam rakının dibine vuralım” diyene
arkadaş olurum bir soluk
Kalbime eğilen doktora da bozuk çalmam
Oradaki çarpıntı bir şarkı kadar güzel
 
Ne mi yaparım senin inadına sustuğun yerde?
Bir kelimeyi de ben silerim dilinin ucundan
Hikâyemiz bu olur,
Yavaş ilerleyen bir saat,
Zamanı parçalayan ıslık
 
 
X.
 
 
Yumruk ağır geldi. Yere serildim
İçimde küçük bir kan nehri ilerliyor
Çarpışa çarpışa gitmeyeceğim
Boynum eğik, bahara doyamayan bir kırgın çiçek gibi
Üstümde cirit atan arılar, bezgin kelebekler…
 
Buzlar erimeyecek
Kalbim dolu dolu, taş taş…
Hıçkıra hıçkıra atmak istiyorum içi sitem dolu şişeyi denize
 
Devrildim, yerdeyim, evet
Hakem henüz beşe kadar saydı
Kalkıp kalkamayacağım meçhul
Belki 10’a kadar saymadan rüyalara havlu atarım
Yıllar sonra kalbimde düello çığlığı yükselmişti
Tek fiskede altüst oldu
Hiç utanmam, bağıra bağıra ağlarım
 
 
XI.
 
 
Büyük Allahım, ben vazgeçtim, o zaten bilmiyor, sen de unut
 
 
 
yasakmeyve dergisi, Eylül-Ekim 2010, sayı: 46
 
 

Cihan Oğuz, 2005-2017

Cihan Oğuz Facebook  Cihan Oğuz Twitter  Cihan Oğuz Instagram

Web Sitesi Tasarımı ve Yönetim Paneli