UZAK BİR AŞK İÇİN AKROSTİŞ
Niçini var mı aşkın? Kuru bir çiçek
Eline tutuşturamadığım. Yolunu kesemediğim konvoy
“Delisin sen…” deyişin mesela, herkesten farklı
Herkesten ürkek, herkese inat
Bir gün çekip koparsam takvim yaprağını
Yapayalnız kalbime iliştirsem
O tarih nam olsun ayrılığın hikâyesine
O coğrafya, ikimize dar gelen
Hangi sınıfta kaldıysak o kadar uslanmak borcumuz
Bir aşkın cenazesini kaldırmak çok mu kolay sanıyorsun?
Leşini bırakır gibi bir kedinin izbe patikalara
’Kaybolan’ kediyiz, varsın bulmasınlar
Hayallere birer meze oluruz
Sen uzakta göz kırpan imkânsız yıldız
Allah’a dua ederken şarap içen bir gamsız ben
Anons ediyorlar oysa bangır bangır
Ey geri zekâlı halk, aşk çoktan öldü
Siz kendi kalbinizin yalnızlığını kovalıyorsunuz
Tökezlenip düştükçe şükrediyorsunuz
Her soruya parmak kaldırıyorsunuz cevabını bilmeden
Fiyakalı bir eda, küheylanca duruş
Olmazsa, Tahtakale’deki tezgahtan filtresiz Gitanes
Her nefes nefesine korsan bir dokunuş
Ben hayata da aşka da söz geçiremiyorum
Madem ne uzuyor ne kısalıyor bu masal
Ne sahne açılıyor ne iniyor perde
Kımıldamıyor bile içinde saklanan yılan
Zehirsiz, zararsız, uyuşuk
Davullar çalıyor başımda, yas
üç gün sürmez miydi en fazla?
Halbuki, binaenaleyh, bilakis
Neden tırtıllar yuva yapar kelimelerin yanı başına?
Sevmek fiilinin ikinci tekil şahsı
Neden bilfiil uzak sevmekten?
Diyelim bir dediğimi iki etmedi hayat
El pençe divan durdu önümde
Piyangodan büyük ikramiye çıktı
Bütün kavşaklarda yeşil yandı
Hatta o gün kimse kimseye kazık atmadı
Hiçbir sevgili bekletmedi partnerini
Yatakta hiçbir erkek başka kadını düşünerek abanmadı karısının üstüne
Kurda kuşa yem olmadı hiçbir çocuk
Mendil satmadı sokakta, cam silmek için dört nala koşmadı BMW’lerin peşinden
Diyelim aynalar hep güzeli gösterdi
Lânet okumadı o asık yüze
Kırgın gözlerindeki gizli hikâye hep sır kaldı
Çoktan seçmeli aşk sınavında sıfır düştü bana
Diyelim boş kâğıt veremeyecek kadar umut doluydum
Kalbimden ne geçtiyse yazdım bir kenara
Nahif buldun, cılız, gecikmiş
Kahve falında çıkanları söylemedim diye bu ceza
Bu eza aşkı aniden hatırlattım diye kalbine
Senin kokunu bin kişi arasından ayırmak
Meziyet mi? Acının ucu mu?
Çekiver gitsin, bir sıçan yumağa dolanır
Kediyle savaşır, sarmaşır
Boyun eğmesi gibi ufacık kayığın dalgalara
Gölgesi bile yeter bazen ellerinin
Öyle yarı belirsiz, bir şarkının nakaratına takılır
Bir şifrenin sonsuz rakamlarına
Her şeyi yutan piton kılıklı sıfırın şanına
Dargın, soğuk, acımasız ellerin
Niçini vardı elbette aşkın. Vallahi vardı. Billahi
Ama biz uyduramadık o yokuş aşağı korkuyu kitabına
Bir define bulup şarkılara gömdük, unuttuk yerini yurdunu
İnkârdayız şimdi, yanlış bir kıvılcım çakmış işte
Sönük yıllara hazır tutuyoruz içimizi
Bir çocuğun yatılı okula giderken
Anılara el sallaması gibi
Sincan İstasyonu dergisi, Ağustos 2011
Bu içerikle ilgili diğer bağlantılar
- Yeni Şiirler, Gülnihâl
- Yeni Şiirler, Miat Doldu
- Yeni Şiirler, Cepheye Düşen Yılan
- Yeni Şiirler, Taraz
- Yeni Şiirler, Karanlıkta Mesaj Çeken Kızlar
- Yeni Şiirler, Kayıp Sayfanın Özeti
- Yeni Şiirler, Merhaba Alzheimer
- Yeni Şiirler, Ta
- Yeni Şiirler, Desise
- Yeni Şiirler, Mobesede Aşk
- Yeni Şiirler, Anlıklar
- Yeni Şiirler, Bir Erkek, Hiç Kadın, Sonsuz Koz
- Yeni Şiirler, Facebook Şiirleri
- Yeni Şiirler, Hatasız Hayat Olmaz Derdi Dedem
- Yeni Şiirler, Kursakta Bir Yudum Dünya
- Yeni Şiirler, Cenaze