name="ctl00" method="post" action="Default.aspx?SayfaId=196" id="ctl00">AnasayfaHakkındaKitaplarıRöportajlar
name="ctl00" method="post" action="Default.aspx?SayfaId=196" id="ctl00">
name="ctl00" method="post" action="Default.aspx?SayfaId=196" id="ctl00">

UÇURUMA UZATILAN İP: ŞİİR

Deistlerin bir "toplumsal organizasyon" biçiminde tanımlayıp da tanrı ile ara­sındaki uzaklığakendilerince bir form biçtikleri din olgusu, çok açıdan şiirin iş­levine de denk düşen bir yanlışlığıher geçen gün daha da gösteriyor bize: sığınak arayışı.

İntiharı seçen şairlerden, uçurum diplerinde dolaşan filozoflara dek uzanan bu yelpaze, bir tür dinsel ritüelbiçiminde edebî yaşamın gözeneklerine sızıyor. Ne tanrıdan vazgeçebilen, ama ne de dinsel büyünün çekicimotiflerini kullanmakta bir sakınca görmeyen edebî dünya, tam da bu noktada, sözcüğün asıl kökenine uymayan edebe aykırıbir süreci büyütüyor. Her ne kadar gerçek anlamda oportünist bir çaba­nın varlığı gibi görünse de, aslında bu süreç çok zekice tasarlanmış bir bilinçaltı yansımasınıtanıtlıyor: Sürekli bir belirsizlik ortamının şiirsel rehaveti!

Bu olgunun varlığını şuradan anlıyoruz: En toplumcu şairlerin yarattığı dize aralarında dahi hep o kaderci çizginin parmak izleri okunuyor. Ayrıca, bu parmak izlerini görmek için şairin toplumcu olması da şart değil; söz konusu belirsizliğin rantı hemen her şairi memnun ediyor! İsmet Özel'in şiirlerinde oportünistçe kullan­dığı modernizmle karışık anarşist söylem de bu kategoride yer alıyor, Adnan Özer'in benzer çizgiyi daha toplumcu biçemle sunma gayreti de!

Bu sığınak arayışı, en çok da 1980'li yıllardan sonra aşkdüzleminde kendini gösterdi. Cinsellikle arasına mesafe koyan, tanrısal sayılan özellikleri sevgiliye atfeden ve haklı bir yenilmişlikduygusunu şiirde sterilize eden bir arayış! Yanlış anlaşılmasın, bu gerçeği ayıp saymıyorum; çünkü ayıp saymak ayıp. Olsa olsa eksikbir yönelişin tezahürleri...

Bu tuzakson dönemde en çok arkaiktarz şiirde kendini belli etmeye başladı. Son derece modernistve aşkınbir şiir anlayışı gibi görünse de, bu tarz şiirin soluğu da sığmak duygusunu sollamaya yetmiyor! Şair, adeta varlığını biçimlendirenbir form gibi duyumsuyor bu arayışı: Gerektiğinde rafine arabesk duygularına uygun, gerektiğinde -yâni geçici olarak biraz bu duyguyu aşmaya kalktığında- başkaldırı dü­zeyine taşınabilen, sözün kısası her niyete kullanılabilen garip bir yöneliş...

Sözünü ettiğim arayış okurdada aynı oranda mevcut. Okur, papazın pazar ayinini ya da imamın cuma vaazını dinler gibi izliyor olup biteni. Sesini çıkarabilen ise kavradığı ya da keşfettiği için değil, kendisindeki inanca hitap etmediği için be­nimsemekten kaçmıyor bu arayışı! Aslında bu okur profili daha da arabesk bir yönelişe işaret ediyor: 'Külyutmaz’ okur, halka açık panel, açıkoturum ya da söyleşilerde fırsatını bulur bulmaz yerinden fırlayarak, içinden o an ne geçiyorsa -genelde- üç-dört paragraf halinde özetleyip, sorudan çok onaybekleyensatırlarını uzatıveriyor sahnedekilere! Vermeyince mabut...

Şiirin, yalnızca hayatın olanca karmaşası ve yıkıntısı karşısında, ayağı ister istemez takılarak uçurumdaki o son dala tutunanlara uzatılan bir ip olduğunu mu sanı­yorsunuz? Ya da, savaş sonrası baltasını toprağa gömen kızılderilinin, yaşlandığında bir kez daha karşılaştığı o kıran kırana mücadele karşısında, bir türlü yerini bula­madığı o silâhtan yoksunluğunun dile geldiği an mıdır acaba?

Ya da, şairin, okurun ve dizelerdeki her dolaylı-dolaysız nesnenin birbirinden bağımsız kılınmakla birlikte aslında tek bir uzama yönelen doğrusal hareketi midir? Şiir, aslında tanrının yeryüzüne 'bahşettiği' ya da yetkilerini devrettiği karmaşık bir kurallar dizgesi midir yoksa? Değilse, bu arayışın yüzyıllar süren büyüsü hangi güçten icazet almaktadır ki, hiçbir otorite şiire üstünlük sağlayamamaktadır?...

Bu soruların yanıtını hiçbir zaman bulamayacağız, arayışın en önemli özelliği de burada yatıyor çünkü. Bu yanıtsızlık belki çıldırtacak çoğumuzu, çaresizliğimize faz­laca somut gerekçeler uydurmaya çalışacağız; kimbilir hangi yanlışları bilinçaltımızm bir köşesine gizli gizli yerleştirerek muhteşem gerekçeler cumhuriyeti oluşturacağız!

       Ya tanrı?

Eminim O'nu bu arayış hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Şiirin usulca söylenen bir dua olmadığı gibi, sıradanbir sözcük dizisi düzeyine de indirgenemeyeceğini bildiği için hâlâ tanrı 0...

Sadece, uçuruma doğru yönelen ipi kendisinin uzattığını sanıyor.

Bir tanrı için ne büyük yanılgı!

 

Yeni Biçem dergisi, Mayıs 1995, Sayı: 25

name="ctl00" method="post" action="Default.aspx?SayfaId=196" id="ctl00">

Cihan Oğuz, 2005-2017

Cihan Oğuz Facebook  Cihan Oğuz Twitter  Cihan Oğuz Instagram

Web Sitesi Tasarımı ve Yönetim Paneli