name="ctl00" method="post" action="Default.aspx?SayfaId=216" id="ctl00">AnasayfaHakkındaKitaplarıRöportajlar
name="ctl00" method="post" action="Default.aspx?SayfaId=216" id="ctl00">
name="ctl00" method="post" action="Default.aspx?SayfaId=216" id="ctl00">

DÜŞSEL DİYALOGLAR...

 

 

     -Adam, kadına niçin hayata geç kaldığını sormak istediğinde, yanıtsız bir göz pırıltısıyla karşılaştı. Önce bir anlam veremedi; tıpkı karmaşıklığın sürüp gittiği o birkaç aylık zaman diliminde, arayışını en çok kamçılayan karşılıklı ürküntü duygusunda olduğu gibi. Yine de sürdürdü sorusunu: "Niçin geç kalmıştı hayata?"

 

     -Kadın, ince parmaklarında gezdirdiği, yarı kuşkuya, yarı da ansızın patlayan sağnağa benzer sürekli tedirginliği, birden adamın kalbine fırlattı: Hayata geç kalmamış, sadece yanlış istasyonda inmişti!

 

     -Adam, kadından, günlüğünün son iki ayına ilişkin bölümü okumasını istediğinde, dili titreşti kadının, dudağının ucundaki şiirin dizeleri karıştı; olamazdı, böyle ansızın, beklenmedik bir şekilde ve cüretkarca istenemezdi bir fırtına... 

 

     -Kadın gülümsedi, her zamanki gibi kendinden emin ve müstehzi... Bu fırtınayı bekliyor olmalıydı; yine de şaşkınlığını gizleyemedi ve gözlerinde beliriveren kuş çığlıklarını özgür bıraktı.

 

     -Adam sabırsızdı ama, ısrarla günlüğü sordu: Orada yitik bir ormanın son yeşilini bulmayı umuyordu kuşkusuz; ne ki kadının ellerinde çoğalan tedirginlik, yanıtsızlığa tutsak etti bu ısrarı.

 

     -Kadın, aşkın kısa süren bir yaz yağmuru olduğunu yinelerken, adamsa kalbinde doluya dönüşüp bütün kristalleri paramparça eden bir sonuçtan söz ediyordu.

 

     -Adam, kadına ilişkin öğrenmeyi başardığı bütün sırları küçük ifade biçimlerinden yola çıkarak yeniden çoğaltıyor, böylece ilgisini artıracağını umuyordu. Kadınsa önceleri oldukça soğukkanlıydı bu tür atıflara karşı; ama sonra O da anladı paylaşmaya başladıkları yeni dünyanın ikisini de belirsiz bir yöne doğru ittiğini...

 

     -Kadın, susmayı yeğledi sonunda. Adam da öyle. Tanımlamaya çabaladıkları, önünde sonunda birbirinin duygularını tartmak değil miydi? Bunu keşfettiklerinde, yalnızlıkları biraz daha  artacaktı belki: Her şeyin bir dengeler zincirine bağlı olduğu gerçeği, en azından onların kendi sonlarını böyle tanımlamaları, başlangıçtaki o büyülü atmosferi başka bir dünyaya taşıyacaktı.

 

     -Adamın bunu kabullenebilmesi olanaksızdı, tıpkı kadının böyle bir tehlikeyi sezer sezmez kalbiyle boğuşma cesaretini göstermesi gibi. Geceydi, yıldızlar yol gösterdi onlara, yeni bir samanyolu, biçimli bir galaksi ya da ansızın oluşan bir güneş parçasına yazıldı ayak izleri.

 

     -Kadın, kısa süren yolculuğunda bitkin düşmüş, adamsa başka bir dünyanın mavisini benimsemekten korkmuştu sanki. Böylece her şey sıfırlandı. Kadın eski rolüne, erkek de bir önceki maskesine döndü. O an, kadının günlüğünden kopan bir sayfa, veda ritüelinin ortasına bir kor gibi düşüverdi: "Aşk yine yenilmişti"...

 

 

 

Şiir Ülkesi, Haziran 1996, Sayı: 6

 

name="ctl00" method="post" action="Default.aspx?SayfaId=216" id="ctl00">

Cihan Oğuz, 2005-2017

Cihan Oğuz Facebook  Cihan Oğuz Twitter  Cihan Oğuz Instagram

Web Sitesi Tasarımı ve Yönetim Paneli