LIII.

 

 

Ölüm bazen bir ışık yılı kadar yakın

Bazen bir kibrit çöpü kadar uzak.

 

 

 

 

LIV.

 

 

Kalbini  son durakta unutan yolcu

Dönüp geriye toplayamaz anıları

Sadece bir ay parçası kalır cebinde

Karanlığın ortasında çıkarıp gözlerine tutacağı.

 

 

 

 

LV.

 

 

Yol yorgunusun

Yokuşlarda soluk almak da avutmuyor seni

Yaranı rüzgarla dindiriyorsun

Estikçe anıları kanatıyor rüzgar

 

 

Denizi özlediğin doğru

Yağmur yağarken o maviyi seyretmeyi

Yol yorgunusun çünkü

Takvimler bilmez yolcunun derdini

 

 

Kalbine uymayan dünyalar gelip çarpıyor hoyratça

Senin adına yıldızlar biçiliyor evrene

Ama sen yol yorgunusun

Kuş tüyü bir düştür özlediğin

 

 

Bir yaramaz çocuk özlese seni

Ömrünce beklese bir düş gibi

Evet yol yorgunusun martılar hükmünce

Gökyüzüne beyaz bayraklar saçar gidişin

 

 

O yaramaz çocuk göreceksin bak

Elinde kopuk sapanı

Düş avlayacak ömrünce

O da yol yorgunu olacak

O da kimseye göstermeyecek yorgunluğunu.

 

 

 

 

LVI.

 

 

İstanbul’a milyarlarca kar tanesi düşüyor

Hepsinin üzerinde senin adın yazılı

 

 

 

 

 

LVII.

 

 

Büyülü kelimeler gibi dökülüyor kar

Sen büyülü bir kelime kadar ısıtıyorsun mevsimi

Bulutlarda göç öncesi son manevra

Artık bütün yönler kara ayarlı...

 

 

 

 

LVIII.

 

 

Göz gözü görmüyor kardan

Bir kelimesi eksik kalmış sanki hayatın

Birazdan ağzından baklayı kaçırır tanrı...

 

 

 

 

LIX.

 

 

Anladım ki kopulmuyor rüzgarın savurduğu masaldan

Ne zaman gözlerinden kaçmaya çalışsam

Kirpiklerimde kar taneleri...

 

 

 

 

LX.

 

 

Kar tanesi düşlerimiz

Bir ömür erimese

Bir ömür devam etse kalbimizdeki çığ...

 

 

 

 

LXI.

 

 

Aşk mı?

Bir kuyrukluyıldızın kuyruğu koptuğu andaki müthiş telaşı...

 

 

Cihan Oğuz, 2005-2017

Cihan Oğuz Facebook  Cihan Oğuz Twitter  Cihan Oğuz Instagram

Web Sitesi Tasarımı ve Yönetim Paneli